Mulholland Drive

|

Yönetmen: David Lynch
Senaryo: David Lynch
Yapım: 2001 ABD, Fransa Süre: 147 Dakika
Oyuncular:Naomi Watts, Laura Harring, Ann Miller, Dan Hedaya, Justin Theroux



David Lynch’in gerçek dünyayı sürreal bakış açısından anlatma tekniğinden kimilerine göre yorucu, kimilerine göre kolay çözümlenebilen, yine de üstadın isim yapmış sinemacı kimliğinden dolayı kuşkuyla yorumlanan bir başyapıt. Mulholland Çıkmazı, sıra dışı bir aşk öyküsü mü, bir cinayet kurgulaması mı, bilinçaltına Lynchvari bir dalış mı, yoksa başka bir şeyden mi bahsediyor?


Yorumların permütasyonlarına bakılırsa, bir çok izleyici için yorumlamanın sonuç noktası duygular üzerine, ve bu hastalıklı aşk öyküsü ister istemez kafa karıştırıyor. Filmi bir kez izlediğimde elde ettiğim sonuç, kendimce gayet açık bir şekilde hafızamda çerçevelendi ve bu çerçevede gördüğüm şu idi: Hollywood sineması, yada Amerikan sinema sektörü diyelim, bu sinemanın geçmişten günümüze dek kullandığı klişeler, tümü olmasa bile Amerikan sinema sektörünün oluşturduğu tür ve alt türler, çeşitli sembolizelerle anlatılmış, western, korku sineması, aşk hikayeleri, dramalar , suç ve cinayet temalı filmler, mafia filmleri ve bunlar gibi türler, zaman zaman filmin içine serpiştirilen gizemli karakterler yardımı ile, her parçayı tek tek hafızanıza işleyeceğiniz ve ancak filmin sonunda bir bütüne bakabileceğiniz puzzle gibi duruyor.


Filmin alt (ve gizli) teması, akılları karıştıran (tıpkı Kayıp Otoban’da olduğu gibi) iki farklı bölüm sıralaması ile (kişiliklerin durum ve konum değişikliği) her şeyin bir hayalden (mi) ibaret olduğu, görünür tema içinde saklanmış, yönetmenin bilerek ve isteyerek yaptığı bir şey bu. Peki alt temada, usul usul fısıldanan ne? Sinema (siz ister buna Hollywood sineması deyin, isterseniz tüm bir sinema sektörünü parantez içine alın) bir ilizyondur, hiçbir şey göründüğü gibi değildir.




Sinema, size görmekten yada duymaktan haz duyacağınız şeyleri sunar ve bu ilizyon, perde arkasındaki güçlerin elindedir. Bir yönetmen, senarist yada oyuncu istediği kadar prensipli, özgün yada başarılı olsun, bu hayali dünyaya adım attığı andan itibaren ışıltıların, şatafatın büyüsüne teslim olur, yavaş yavaş benliğinden kopma noktasına gelir ve bu durum başladığı andan itibaren ise tüm kontrol izleyicinin beğenisi ile para kontrolünü eline alan o perde arkası güçler arasındaki bir paylaşıma, alış verişe dönecektir.


Lynch, Mullholland Çıkmazı ile bizlere sunulan tür sinemalarının, hatta tüm sinema sektörünün sanatın ötesinde bir amaca hizmet ettiğini, yıldız olma hayali nedeni ile bilincinden kopmaya başlayan bir genç kız kanalı ile onun bu imkansız hayalini , (başka bir kadın yıldıza olan aşk, burada Rita Hayword göndermesi müthişdi bu arada) anlatıyor. Ve bu kurguya paralel olarak da, bir çok zorluklarla karşılaşan, istediği oyuncuyu bulmak için bile dayatmalara, baskılara maruz kalan genç bir yönetmen akıllara yoksa bu yönetmen David Lynch’in gençliği mi sorusu getiriyor.


Kısaca kendimce yaptığım yorum: Sinema bir ilizyondur, kendinizi bu büyülü dünyadan seçtiğiniz karakter yada kişelere yakın görebilir, reddedebilir yada kabul edebilirsiniz, ancak bu ilizyona katılımınız sadece bir izleyen olarak kalmayabilir, adım atmak isteyebilir, bu adımı atabilirsiniz de, ya sonrası? Lynch bunu anlatmıştır, kendisine özgün sürreal sinema anlatım tekniğininin de yardımı ile.


Melisa Aydın



Kaynak: devilboy >>

0 yorum: