Dellamorte Dellamore / Cemetery Man

|

Yönetmen: Michele Soavi
Senaryo: Gianni Romoli, Tiziano Sclavi (roman)
Yapım: 1994, İtalya, Fransa, Almanya Süre: 105 Dakika
Oyuncular: Rupert Everett, Anna Falchi, Francois Hadji-Lazaro



İtalya’nın kuzeyindeki Buffalora kasabasının mezarlığı, emin ellere emanettir. Francesco Dellamorte (Rupert Everett) ve yardımcısı yarım akıllı dilsiz şişko Gnaghi. İkilinin mezarlığa gelen ölüleri gömmek dışında, görev tanımlarında aslında yer almayan bir işleri daha vardır: mezarlarından çıkan ölüleri (zombileri) öldürmek..


Ölülerin mezarlarından çıktıklarından ikilinin dışında kasabada kimsenin haberi yoktur; doğrusu bu ya, bunu Dellamorte öyle pek de fazla önemsememektedir. Bu durumu gerekli mercilere bildirebilmesi için bir form doldurması gerekmiştir, ama Dellamorte form doldurmak yerine ölüleri dom dom kurşunuyla vurmayı daha kolay bulacak tipte, Dylan Dog figüründe bir adamdır. Soyadındaki küçük bir harf değişikliği ile ismi Dellamorte (ölüm) yerine Dellamore (aşk) olabilecek olan Dellamorte, gerçek yaşamında da ölüm ve aşk uçları arasında gidip gelir. Kocasını yeni kaybetmiş bir kadına aşık olan Francesco, ruhundaki ölümcül ve karanlık yan ile kadını tavlamayı başarır. Ne var ki aşıklar aşklarını yaşamaya fazla fırsat bulamayacaklardır. Kadının mezardan dönen kocası kadıncağızı öldürürken, Dellamorte’yi de kafasında tuhaf sorular ve açmazlarla başbaşa bırakır.


Bir sahne;



Ölümü yöneten ve ona hükmeden bir adam, nasıl olur da aşkta ve yaşamda hep kaybeder? Kaybettiği sevgilisi karşısına farklı farkı biçimlerde tekrar tekrar çıkan Dellamorte kadınını her seferinde yeniden kaybettiğinde, aşk ve ölüm arasındaki sınırlarını da yitirir. Artık mezardan çıkan ölüleri vurmakla, sokakta yürüyen yaşayanları vurmak arasında bir farkın olmadığı inançsızlıktadır.


Yönetmen, Michele Soavi’nin 1994′de çektikten sonra, bir daha üzerine hiç film çekmediği Dellamorte Dellamore (Cemetery Man) gerçekten de üzerine söz söylenmeyecek, sinema işindeki son noktalardan biri. Sürrealizmin yumuşak bir zemininde gezinen bu muhteşem kara komedi, 90′lı yılların en güzel filmlerinden biri. Filmde, Dellamorte’nin zombileri dom dom kurşunu ile, Sezen Aksu’nun “hadi bakalım kolay gelsin, bir acayip ince iş, sen seni bil sen seni, sonra öcüler yer seni” biçimindeki muazzam şarkısı eşliğinde, bir yandan da telefonda arkadaşı Franco ile hayatın inceliklerinden konuşurken vurduğu sahneden bahsedersek, zannederiz ki filmin beyin tokatlayan havası daha net anlaşılacaktır. Bu filmi seven Santa Sangre’yi sever, ayrıca bu filmi bir seveni biz on severiz..


Gökhan Toka



Kaynak: devilboy >>

0 yorum: